20 Ağustos 2018 Pazartesi

Günler karıştı

02.07.18-03.07.18


 [Problemlere gülüp geçmeyi öğren.
 Planlarını bir kenara bırak ve mutlu olduğun şeyi yap]


 Hayatta karşımıza çıkan her şeyin bir anlaı var. Bugün başımıza gelen yada daha zamanı gelmemiş olan.

     Bugün kikötü uyanıştan sonra çok keyifli bir gün geçirdim. Sabah 08.00 da yoga dersine katıldım, sonrasında hiç dışarıya çıkacak enerjim olmadığı halde duş alıp kendimidışarıya atmaya çalıştım ( Balidesin diye seni mutlu snaıyorlar) İlk güzergahım Monkey Forest olacaktı fakat tabiki yolda giderken birçok yere uğrayıp zaman geçirdim (Burada pazarlık etme yönüm bir kat daha gelişti, insanların pazarlıkları çok komik 400.000 rupilik bir şeyi 100.000 e kadar düşürebiliyorsunuz farka bakar mısın )

    Uzun zamandır heveslendiğim Kalimbayı aldım yay! ( Sonra kaybettim Kuta da :( )
 
   Herneyse sonraısnda Maymun Ormanına attım kendimi, deneyimlediğim bu tarz yerlerden tahmin ettiğim kadarıyla burada da aynı şeyi yaşarım diye düşündüm Maymun Ormanına gelip maymun görememek, fakat burası farklıydı birçok yerden daha dürüst ve gerçek bir doğal yaşam alanıydı maymunların. Daha ormanın girişinde karşıladılar beni maymun kafalılar dokunarak sevdiğini anlayan insanlardan olduğumdan dokunmak istedim şöyle bir sıkı sıkı sarılayım istedim tabi ki ama çekindiğimden önce bir uzak durdum, izledim uzaktan içim kaynaya kaynaya.
    Ormanda dolaşırken salıncakta oturan bir adamın yanına yavru bir maymun gitti ve o adamın kucağında patatesini yedi aslında bahsettikleri kadar da zararlı değillerdi sanırım. o adam ile maymunun aşkını görünce istedim ki bir maymun da beni sevsin öyle, oturdum salıncağa ve bekledim bir gelen olur diye, sonrasında bir adet minik katil maymun yanaştı üzerime tırmandı, ben sandım ki benimle deo adamla seviştiği gibi sevişecek ama duygularımla oynadı eşşek, aslında onun değil benim eşşekliğim oldu onun gözlerinin içine içine bakarak onu sevmeye çalışmak fakat ben nereden bileyim maymunların gözlerine bakıldığında onları huzursuz edebileceğimi, bunu ormandan çıkarken gördüğüm uyarı tabelasından öğrendim :)
 
      Beni birazcık ısırdı, görevlilerin imdadıma koşmasıyla daha az hasardan kurtuldum. Çok derin ısırıklar değil ama biraz daha yatışacağını düşünerek ses çıkarmasaydım büyük ihtimal daha büyük ısırıklar alacaktım. ( Bunu çıkışta mikrop kapmamak için gittiğim ilk yardım ünitesine gelen başka bir kazazedenin bacağında ki ısırığı görünce anladım)
   
      Tabiki sonrasında onlara yaklaşmayı geçtim videolarını çekmeye bile çekindim.

     Herneyse Maymun Cennetinde yaklaşık iki saat keyiflendikten ve bir güzel ısırıldıktan sonra bir çok kişiden namını duyduğum Clear Cafe' ye  gittim yerel birşeyler denemek için ama her konuda aesneklik gösterebilen ben Bahar'ın yemek konusunda , ne kadar da denese esneklik gösteremeyeceğini bir kez daha anlamış oldum.

      Buraya kadar gelmişken Bali'nin meşhur bir yemeğini tadıyım dedim ama neredeyse tabağı önüme geldiği gibi geri bırakmak zorunda kaldım. çünkü gerçekten sipariş ettiğim Nasi Campur'un  baharatları çok keskindi meğer sonradan öğrendim ki siparişi verirken baharatları az istediğimi söylemiş olsaymışım daha hafif bir şey yapabilirlermiş. Ne bileyim bende sandım ki standart bir lezzet vardır geleneksel olan.(  Clear Kafe de ayakkabılar çıkarılıp giriliyor.)

    Orada biraz zaman geçirdikten doymayan karnımla birlikte tekrar attım kendimi sokağa  Ubud Marketi  ziyaret etmek için. Burası geleneksel birçok şeyi bulabileceğiniz bir pazar. İyi pazarlık yapabilirseniz çok uygun fiyatlara bir çok geleneksel hediyelik eşya alabilirsiniz.

  (O kadar çok anlatmak istediğim şey var ki ve burada saat 00.30 ve sabah altıda buluşmak için iwan ile sözleştim pirinç tarlaları ve şelaleri görmeye gideceğiz. Duşta almam lazım daha OMG, nese içim bu kadar kıpır kıpır ve uzun zaandan sonra tekrar yazmaya başlamışken uykuma kıyabilirim )

    Ubud Pazarında da biraz zaman geçirdikten sonra  saat altıda başlayan geleneksel Bali dansını izlemek için tapınağa gitmeyi planlarken Couchsurfingden iletiştiğim ve hakkında çok güzel yorumlar okuduğum bir çok reeransa sahip olan İwan'ın cafesinegidip orada dans saatine kadar vakit geçirmeyi ve merhaba demeyi istedim (Lafta bir saatliğine uğramıştım) fakat ah şu hayat yok mu hep yeni bir sürpriz, yeni bir plan çıkarıyor önüne. İwan arkadaşlarıyla tanıştırdı beni ve bir anda çok keyifli bir sohbetin içinde buldum kendimi, farklı milletten birçok insanın birçok farklı bakış açısıyla karşılaştım yine ve uzun zamandır niyetlendiğim fakat nasıl bulabileceğimi hiç bilemediğim kişi ile de tanışma fırsatı buldum ve iletişim bilgilerinin hepsini aldım. Tunaung Ruhsal arınma ve terapi konusunda eğitim veren sevgili bir kadın, birçok ülkede de eğitimler düzenlemiş. Ben ve eşi de avusturalya da bu tarz eğitimlere katılmış. Bende  bu konuda birşeyler öğrenmek istediğimi söyledim , Tunaung beni terapi dersine davet etti fakat günlerim kısıtlı sayıda olduğu için bu kez katılamayacağımı bir dahaki gelişimin sebebinin bu olacağını söyledim, çünkü bir günde katılıp bitirilecek bir eğitim (aslında eğitim yanlış kelime olabilir fakat nasıl demeliyim bilmiyorum - terapi mi olur aceba) değilmiş, en az beş gün vermemi istedi ve hadi ben iki saat katıldım sonra gidiyim diye bir şey değilmiş katıldığın günlerinin tamamında hep birlikte kalıyormuşsun ,gün içerisinde bir çok farklı etkinlik yapılıyormuş.

     ( You have to know that; who really you are)

 

Kendimle ilgili bi sürü meseleden İstanbulda ki çetrefilli hayatımdan bahsettim, kalabalıktan , yalnızlıktan. onlar anlattılar sakinliklerini derken yaklaşık üç saat geçmiş e benimde dans işi yalan oldu tabi bu sırada.

     Orada ki sohbetimizde sonra  İwan beni canlı müzik olan şehir merkezinden biraz uzakta bir yere götürdü Dew ilebirlikte (Bu arada İwan'ın ne kadar güzel bir adam olduğundan bahsetmedim henüz, hoş onun güzelliğini ben ne kadar tarif edebilirim bilmiyorum ama...)  Gittiğimde sanki herkes beni önceden tanıyormuş gibi sarılmaya başladı, özel bir etkinlikti , jam session tadında fakat daha çok anlamlı olanıydı, müzisyenler kendi bestelerini çalıyorlar ve sonrasında şarkılarının ve gruplarının hikayelerini anlatıyorlar soru sormak isteyenlere mikrofon uzatılıyordu. farklı şehirlerden de müzisyenler de davet edilmişti bu etkinliğe (bu arada Ubud da birçok sanatçı olduğunu da yazmak istiyorum, birçok ressam,dansçı, müzisyen, fotografçı ile sohbet etme şansım oldu ne şanslı ). Gece boyu İwan'a belki yüz kere teşekkür ettim böyle özel insanlarla beni tanıştırdığı ve buraya getirdiği için. Benim mutlu olduğumu gördükçe onun da gözlerinin içi gülüyordu. Canım insanlar ne güzeller iki gün önce bana dair hiçbir şey bilmeyen biri beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyor bugün. Ne şanslıyım ki güzel insanlar çıkarıyor hayat benim karşıma.

     Etkinlik 23.30 civarı bitti Ubud'da hayat Seminyak'da olduğu gibi sabahlara kadar sürmüyor. Burada bir çok yer aksam 9-10 civarı kapanıyor ve insanlar erken kalkıyor. Yoga, meditasyon, veganlık, tapınaklar, yeşil, doğa buraya has, çok yer gezme fırsatım olmadı henüz kenar bölgeleri Ubud gibi değilmiş öyle dediler. Zamanımız vardı da biz mi gezmedik alla alla.
 
      Anyway yarın sabah iwan ile gezmeye çıkmak için sözleştik şimdi uyumam lazım sevgiler.
 
      Ha uyumadan önce bugün aldığım bir kaç tavsiyeyi bırakayım şuraya unutmamak adına.
 
               Yavaş Yürü!
               Acele etme!
               Erken Kalk!




     

19 Ağustos 2018 Pazar

Arada bir gün

02.07.18



 Nasılda ferah hissediyorum bir bilsen tüğ gibiyim. Bu güzel insanlarla tanıştığım ve uzun zamandır dökmediğim mutluluk gözyaşını döktüm, uzun zamandır tanışmadığım ve hep hayalini kurduğum insan modellerinden birkaçıyla bugün tanıştım ve ne de güzel hissettim.
Hepsiyle ilgili gece yazacağım

                                   Sanırım güzelleşen hislerim var.

3. Gün

02.07.2018
Pazartesi
Ubud



   Yeni bir günden merhaba,

Saat burada şuan 10.00 Türkiye'den beş saat ilerde. Sabah sekizde yoga dersine katıldım, en son katıldığım Yoga sınıfında ağlamıştım kendime dönebildiğim ve yeniden kendimi hatırladığım için.

   O umutla uyandım yine fakat kötü birçok rüyadan uyanınca sabah kendime dönme ve o anı yaşamam biraz zor oldu tabi. Yine kaldım, sahip olduğum anıların, düşüncelerin içinden çıkamadım. Sabah Luca'nın mesajıyla gözlerimi açtımbir sürü güzel ama bir o kadar incitici şeyler yazmıştı. Çok kızdım ama ona bir şey diyemedim büyük ihtimal o yine ne hissettiğimi bilmeyecek. Bilse de bildiği şeyler benim gerçeklerim olmayacak.

    Bir de Buket'in mailleri var beni inciten. Kendimle yüzleşmemi ve tadımı çıkarma adına yazdığı şeyler. Çünkü hala bunu yapamıyor olmak beni üzüyor ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum bu konuda , hoş bilmediğim çok şey var ama. Bu yazdıklarımı hanginize bu şekilde yazarken olduğu gibi anlatsam şu anki hissiyatı aynı şekilde aktaramayacağımı bildiğimden yine hayatımın suskun ve şımarık bir dönemini yazarak anlatıyorum.
   Kendimi daha az sorgulayıp, daha çok sevdiğim bir gün diliyorum kendime..
   Terzi kendi söküğünü dikemez fakat müşterinin talep ettiiği her dikişi nasıl oluyor da onlara sunabiliyor. Anlamsız.

   Kendinizden önce insanları sevmeyin
   Hoş kalın
   Umarım hiç kimse sevdiklerine herhangi bir şekilde veda etmek zorunda kalmaz.
                                                                                                   
                                                                                                                  Sevgiler.
 

3. Günümden Sevgiler


1 Temmuz 2018
Ubud


   Hey Merhaba,

    Bugün çok iyi hissediyorum kendimi çünkü Seminyak'tan sonra beklemediğim kadar güzel bir yerle karşılaştım. İyiki Seminyak'a çok zaman ayırmamışım şu minnacık tatil planım için çok zaman ayırmamışım çünkü (henüz daha ubud'u gezememiş olsamda) şehrin beni karşılaması, heryerin beklediğim daha yeşil olması, hostelin beni karşılaması ve güzelliği, Ubud'un huzur veren sessizliği içimde çiçekler açtırdı (how nice). [ bazen böyle ingilizce şeyler yazmışım fakat deftere yazdığım şekilde buraya da hiçbirşeyi değiştirmeden geçmek istedim ama şuan tabi gülerek yazıyorum bazı yerleri :)]
   Yani otelden çıkmadan bile otelin çatı katında oturup ormanı izleyere günler gçirebilirdim. Şuan burada hiç uyumadan 5 gün geçirme fikri geldi aklıma dayanabilir miydim aceba, çünkü hiçbir anını kaçırmak istemiyordum. Umarım kötü bişey olmaz , o kadar paronayak oldum ki korkuyorum artık huzurumu kaçırma ihtimali bile olan şeylerden.
   Seminyak çok daha turistik bir şehirdi, daha lüx kokan bir yer. Türkiye' de çok tatil beldesi bilmem ben fakat biraz Bodrum'a benzettim ( sırf örnek vermiş olmak için söylüyorum çünkü dediğim gibi çok yer bilmiyorum maalesef , burayı bilen birileri varsa belki daha güzel bir benzetme yapabilir gözde daha iyi canlanması açısından )
    [Şimdi iyiki bu hosteli rezerve etmişim diyorum]
    Yine deli yanım tuttu, içim kaynıyor, hem hostel de kalıp, tek başına terapi yapan adamla tanışmak, kitap okurken resmen yaşayan kadına ne düşündüğünü sormak, resepsiyonun orda tanıştığım İrlandalı adama bir yıldır olduğu yolları sormak, benim deli deli tavırlarımı görünce acaip bir şekilde bakan çok güzel sarışın hatunlara meseleyi sormak :) istiyorum. [Bir de artık hiç kendimi anlatmaya çalışmadan yaşamak istiyorum] Çok şey istemiyorumdur umarım.
   Aceba hayatı hep bu ferahlıkla yaşamanın bir yolu var mıdır? İçim  o kadar kıpır kıpır ki biraz kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum insanları çok şaşırtmamak için, oysa ne gerek var de mi, evet bu da kafamı bulandıran meselelerden birisi ayrıca kendimle ilgili.

    yazılarımın arasında yer alan fakat cümle içinde bahsetmediğim bir kaç birşeyden bahsetmek istiyorum.
   Heaven Bar ve La Fevala'dan bahsetmiştim.
   Balide Grab diye bir uygulama kullanılıyor Uber gibi çok uygun fiyatlara araç ve motor çağırabiliyorsunuz.
   Hostelworld uygulamasından rezervasyon yapıldığında fiyatlar bookingde ki fiyatlardan biraz daha hesaplı oluyor.
   Drinkee uygulamasını burada kullanmadım fakat ingiltere de varlığından haberdar oldum. uygulamanın geçerli olduğu mekanlara giderseniz eğer bir içki ikramları oluyor.

   Bugün yağmur bir kadın saçıdır- Bülent ortaçgil
  Bu gibi birçok şeyi aynı anda düşünürken hep Buket'in söylediği şey aklıma geliyor " Abla bi düşünmeden dur ya, bir insan bulaşık yıkarken bile nasıl altı şeyi aynı anda düşünür." Ah canım kardeşim bi bilsem bu konunun cevabını daha ferah bir Bahar olacağım ya zaten :)

   Bilmiyorum ki Sabırsızım evet sadece hayatı kaçırmak istemiyorum çünkü herhangi bir gecikmeden ötürü , hoş her zaman engelleyemiyorsun olacak şeyleri , mesela buraya gelirken başıma gelen şeyler ya da iki yıl önce Hırvatistan da altı saatlik otostop bekleme maceram, yaşadığım her şey bana birşeyler öğretmek için evrenin düzenlediği oyunlar biliyorum.
    Bura da aynaya bakma ihtiyacı duymuyorum biliyor musun (

15 Temmuz 2018 Pazar

2. Gün

30.0618
Cumartesi
Seminyak

Bali' de ki ilk günümden sonunda Merhaba diyebiliyorum.

    Bugünü Seminyak'ta geçiriyorum. Sabah uzun uçak yolculuğundan sonra otelin sürprizi ile güne başladım. Otelde rezervasyon yaptırdığım halde, otele gittiğimde rezervasyonumun iptal edildiğini ve mağdur olmamak için başka bir otelde bana yer ayırdıklarını söylediler fakat düşünüp yer ayırdıkları otelin yeri Seminyak merkezinden biraz uzaktaydı ve orada kalmak istemediğimi söylediğimde yapabilecekleri başka bir şey olmadığını söylediler.

   Sabahın beşinde sokakta kalmıştım. sağolsun ki havalimanından otele kadar beni getiren sürücünün telefonundan başka bir yer ayarladık ve beni oraya kadar bıraktı. Normalde check-in saat 12 de başlıyordu fakat ben durumu anlattığımda beklemem gerekmediğini ve direk uyuyabileceğimi, uygun yer olduğunu söylediler. Herşey o kadar ters gidiyordu ki yani direk eve dönmek istiyordum, umrumda değildi ne kadar uzakta olduğum. Uyusam geçer diyerek bir duş alıp hemen uyumayı düşündüm fakat  burada da eletrik problemi vardı. sınanıyordum sanırım, elektrik ile birlikte dans ederek bir şekilde duş aldım  ve direk attım kendimi kapsül gibi olan yatağın içine (o yorgunlukla hemen uyumuşum).
    Saat 13.00'a alarm kurmuştum fakat hiç yataktan kalkasım yoktu can sıkıntım geçmemişti. buraya yalnızca 1 gün ayırdığım için daha önceden planladığım turistik yerlerini görmek için kendimi zorlayarak yola koyuldum. sahilde gün batımını izledim, meydanda yürüdüm, sahilde ki şal satan kadının hayatına dair sohbet ettim. Sonrasında meşhur Organic coffee ' ye gidip birşeyler yedim. Otele gitmeyi planlarken yolda rastladığım LİVE MUSİC tabelasına karşı koyamadan yukarıya çıktım. Meşhur Bintang birasından sipariş ettim. Jakartalı müzisyen Reza'nın sesi çok güzeldi normalde 1-2 bira içip otele gitmeyi planlayan ben sohbete dalıp müzik bitene kadar Reza ve Norman ile Heaven Bar'da vakit geçirdim, Reza'nın müzik hayatından bestelerinden, yapmak istediklerin, yapamadıklarından konuştuk. sonrasında Norman'ın önerisi üzerine La Favela' yı görmek için yola koyulduk. Seminyak tam bir parti şehriydi fakat ben buraya çılgın partiler görmek için gelmemiştim. Biraz vakit geçirdikten sonra otele döndüm ve bahçede diğer gezginler ile birazcık sohbet ettim fakat hala keyfim yerinde olmadığından bu günü daha fazla suratsız geçirmemek için izin isteyip uykuya kaçtım çok uzatmadan. Ertesi gün ne güzel sürprizlerle karşılaşağımı bilseydim kendimi o kadar yormazdım aslında :)

Bir Geziden Arda Kalanlar


1. olmaya çalışan gün


29.06.18
Bali yolunda
Doha Havalimanı
Saat: Gündüz 12 civarı

Bali miydi bana gelen 



   Yazmayalı yine uzun zaman oldu diyerek başlayacağım yazıma. Kendi başıma kaldığımı hissettiğimde olduğu gibi, sadece hissettiğim bazı zamanlar var onlardan birindeyim yine.
   Dün gece İstanbul'dan saat 00.00'da Doha'ya indik ve Bali'ye uçağım (planlanan şekilde) saat 02.00'daydı fakat ters giden birşeyler vardı. Biniş kartımı almaya gittiğimde uçağın iptal olduğunu ve beklememizi, 2-3 saat içerisinde açıklanacağını söylediler. Ne yapacağımı biledim önce,  uzun zamandır yaptığım en iyi şeyi yapmaya,hayatıma dair isyanlar savurmaya başladım hemen ;

  - Neden böyle şeyler hep beni buluyor?
  - Neden bu kadar şanssızım ben?
  - Mutlu olmayı haketmiyor muyum? vs...

Uçuşun iptal olma olasılığı çok yüksekti çünkü Denpasar(Bali) Havalimanı Volkanik patlama nedeniyle kapatılmıştı.Ne yapacağımı bilemedim. Doha Havalimanında kalsam ne yapacaktım. Türkiye'ye dönmek için en yakın uçuş gece iki ve beşte vardı.Bunca zamandır planını yaptığım gezi hayalimi bırakıp gitmeye içim el vermiyordu fakat yapacak pek de birşeyim yoktu.
   Bali'de tanıdığım insanlara yazdım. Beklememi durumun çok önemli olmadığını ve birkaç saate tekrar Havalimanının açılacağını söylediler, zaten yapabileceim hiçbirşey yoktu beklemekten başta geri dönecete olsam en erken uçak geceydi. Biraz ağladım, ağlarken uyuya kalmışım. Uyandığımda Havalimanının normal sıcaklığın biraz altında olduğunu farkettiğimde çoktan burnum akmaya başlamıştı bile, ona da ağladım. Onca zamandır beklediğim yıllık izin planlarım nasılda heder olmuştu tüh bana. (Bu gibi  güçsüz hissettiğim zamanlarda hep uyumak istiyordum, aksi taktirde hissettiğim çaresizlik beni daha da üzüyordu güçsüzlüğümü farkettirdiğinden .)
   Gece böyle bekleyerek geçti. Koltukta ordan oraya yuvarlanıyordum, sanki daha rahat uyumanın bir yolu varmış gibi. Sanırım yalnız yola çıkmanın en acı yanı bu gibi zor durumları paylaşacak birinin olmamaasıydı. Benim gibi uçuş bekleyen insanlarla dertleşmeye çalışıyordum , uzaktaki dostlarımla durum değerlendirmesi yapıyordum alakasız bir şekilde :) Sabaha karşı 8 gibi tekrar uyumuşum. Saat 10 gibi dertleşmeye çalıştığım kadınlardan biri uyandırdı "Hadi gidiyoruz Havalimanı açılmış" diye. Uyku sersemliğiyle  Nereye gidiyoruz ya ben uyuyorum demişim Türkçe . Kadında bakıyor suratıma şaşkın şaşkın :) Bali yolcuları bir anda bilgi masasının(information desk) oraya toplandı. Gece boyu masanın yakınından bi yere gitmeyen ben, bu kez kılımı bile kıpırdatmıyordum, benim heveslerim de bir acaip kaçacak yer arıyor. İşler planlarımın dışına çıkınca biraz o planın plan olmasına saygı duymamaya başlıyorum. Bir çeşit elde olanlarla mutlu olma çabası sanırım.

   Her neyse sonra bir anda benim dışımdaki insanların yüzü gülmeye başladı sanırım gidiyorduk. neydi bu umutsuzluk, negatiflik yine mi dönmüştüm İstanbul'da ki mutsuzluğuma, ne kadar uzağa da gitsem kurtulamayacak mıydım bu sıkıldım, hiç beni temsil etmeyen ruh halinden Temsil etmeyen dedim belki de özümde yatan gerçek ruh oydu da ben hep insanların beni sevebileceği şekilde davrandım onlara. Neşei, hep pozitif , hep onların mutlu olacağı şeylere uyum sağlayan minik bir kız çocuğu, polyana derlerdi bana. Ne zaman bu saydıklarımdan aksi bir Bahar olsam beni sevmeyeceklerinden korktum, sevmediler de zaten. Gerçek dostlarım dışında hayatıma giren hiçbir insan o ruh halimi anlamaya ya da kabul etmeye çalışmadı zaten neden kabul etsinler ki haklı olarak, hayat zaten bu kadar çetrefilli ve negatif giderken, bir de negatif bir ruha sahip bir kadını kimse hayatına katıp da hayatın zorluklarına zorluk katmak istemezdi sanırım (Bali'de dönüşte notlarımı düzenliyorum ve öncesi sonrasını hissetmek ne değerli) İşte tam da bu sebeplerdendir ki, insanları daha az yormak için hem onlardan uzak durabildiğim kadar uzak, hemde olabildiğim kadar pozitif olmaya çalıştım.

   İyiki hayatımda birkaç tane insan var beni her halimle kabul eden, deliliğim, aptallığım , melankolikliğim, mutsuzluklarım, takıntılarımla, korkularım ve çözemediğim yönlerim ile, her şeyimi en çıplak haliyle konuşabildiğim canım insanlarım, eğer yazıyı buraya kadar okudularsa ki biliyorum okuyorsunuz şuan. Sizi o kadar seviyorum ki , iyiki hayatımdasınız ve şu saçma sapan kaosun içinde hala sarılıyoruz sıkı sıkı ve yalnızlığımızdan kurtuluyoruz.
   Aslında yalnızlığımızdan kurtuluyoruz dememeliyim , çünkü bu konuyu onlarla da konuşuyorum hep, biliyorum çok değerli, tertemiz, güzel insanlarım var fakat onların varlığı da yalnızlığımdan çıkmama yetmiyor, evet biliyorum yalnız değilim, kötü bir şey yaşandığında elimi tutacak birçok kişi var ama yalnızlık diye bahsettiğim şey bu değil, bunu nasıl tarif ederim bilmiyorum , asıl anlatmaya çalıştığım duygunun belki başka bir ifade biçimi vardır  fakat bilmiyorum o açıklamayı. (Yalnız olmayıp yalnız hissetme hali.)
   Koşmaya, hep yorucu işler yapmaya, insanlar ne düşünür diye yaşamaya, her sıkıştığımda deliliğe vurmaya, yeni birileriyle tanıştığımda sırf onları daha iyi anlayabileceğimi düşünüp muhalefet olmaya, acele etmezsem hep geç kalacağım düşüncesiyle baş etmeye o kadar alışmışım kş uzun zamandır.

[Hergün güneş doğar yeterki açık olsun perdeler]

  Önümde yaklaşık 6 tam gün var ve bu yola çıkışımın sebebi tüm beni mutsuz eden bu şeylerden arınma dileği. İstanbul'un kaosundan uzaklaşmak, anlamsız koşuşturmalardan, insanların sırf yapmış olmak için yaptığı şeylerden( bende dahil), günübirlik seviçlerden, mutlu olmaya çalışmak için yapılan etkinliklerden, oksijensizlikten, sahtelikten, kendimle savaşmaktan kısa da olsa bir süre uzak kalmak istiyorum.
Birkaç gün dahi olsa nefes almak, sürekli bi yere yetişmeye çalışmamak, ağaçlara sarılmak, sevdiğim şarkıları dinlemek, nefes almak ve uzun zamandır yapmadığım bana iyi gelen yazma eylemini gerçekleştirmek, hep bir şeyler anlatmaya çalışmaktan uzak durmak, hiç konuşmadan da kalabalığın içinde var olduğunu hissetmek, yoga yapmak, az uyuyup çok yüzlemek, daha az şeyi aynı anda düşünmek yada hiç düşünmek. Tanımadığım insanlara "Merhaba sen kimsin?" demek. Hiçbirşey düşünmeden tamamen hislerden ibaret bir kaç olması dileğimle.


Uçakta yazılan bir giriş yazısı.




 
 

14 Temmuz 2018 Cumartesi